Filler ve Çimen
Derviş Zaim'in 2000 yılında çektiği film, hikayeleri birbiri ile tesadüfen kesişen bir maratoncu kız ile mafya ve devlet ilişkilerini ele almaktadır. Bu tesadüfler sonucu bir takım olayları ortaya döken ya da örtbas eden yasadışı kişileri mafyayı konu ediş şekli ile Susurluk sonrası gelişmeleri hatırlatmaktadır. Türkiye'nin Susurluk öncesi ve sonrası olarak iki döneme ayrıldığının söylendiği bir dönemde çekilen bu film; devlet, mafya, terör örgütleri, uluslar arası uyuşturucu ticareti, istihbarat örgütleri gibi birbirleriyle karmaşık bağlantıları olduğu öne sürülen ilişkileri anlatmaktadır.
Film; 'Filler oynaşırken olan çimenlere olur.' sözüyle başlar. Filmdeki hikayelerden biri; maraton koşucusu Havva Adem'e aittir. Güneydoğu'da yaralanıp sakat kalan kardeşi ile birlikte yaşayan Havva'nın; kardeşinin tedavisi için paraya ihtiyacı vardır. Önce ebru atölyesinde, daha sonra bir silgi fabrikasında çalışan Havva'nın asıl hayali Avrasya maratonunda koşup para ödülünü kazanmaktır. ancak bu sırada kardeşinin tedavisinin aciliyeti dolayısıyla devlete de başvurur fakat bir sonuç alamaz. Kendisine tek yardım eden bir oteldir ve yardımı sadece yemek yardımıyla sınırlıdır. Otel sahibinin oğluna olan aşkı yüzünden onu mafyadan kaçtığı zaman onu saklamayı kabul etmesi; hem polise yakalanmasına hem de kardeşinin ölmesine neden olacaktır.
Filmdeki ikinci hikaye; Havva'ya yardım eden otel ZX'in merkezde olduğu bir olaylar zinciridir. Uyuşturucu patronu olan Sabit Üzücü, oteli ve kumarhaneyi düşük bir fiyata almak ister. Amacına ulaşamayınca otel sahibi Ali Kansız'ı öldürür ve oğlu Devrim'e bela olur. Devrim ve sonradan eşcinsel ilişki yaşadığını anlayacağımız yardımcısı; kendilerini koruması için anarşist bir örgütle anlaşır. Fakat anarşistlerin de asıl amacı eylem yapmaktır. Bu yüzden otelin polisle başı belaya girecektir.
Bir diğer hikayede ise Sabit Üzücü işlerinin kolaylaşabilmesi için bakana, Camoka aracılığıyla rüşvet vermektedir. Camoka ise kendi krallığını kurabilmek için hem Sabit Üzücü'yü hem bakanı idare etmektedir. Sabit Üzücü'nün adamlarının Ali Kansız'ın sahte katili olarak seçtiği iki kişiden birinin, Camoka'ya benzemesi adamın sonunu getirecektir. Camoka diye öldürülür ve Camoka yeni bir hayata başlar.
Filmdeki kaos, fillerin tepişmesi sırasında altta kalan çimenlere ne olduğunu göstermektedir. Filler; 'Bakan, mafya liderleri, kumarhane kralları, tetikçiler ve istihbarat teşkilatı'dır. Çimenler ise 'Havva, kardeşi, komiser, sahte katiller Hızır ve İlyas'tır. Fillerin tepişmesi onlara hiç iyi şans getirmez. Havva kardeşini kaybeder. Hızır; Camoka'ya benzerliği yüzünden hayatını kaybeder. İlyas ise herşeyi bildiği için ortadan kaldırılır. Komiser ise Hızır'ın öldüğünü ve Camoka'nın hala yaşadığını bilen tek kişi olduğu için kaçak bir hayat yaşamaya başlar. Bütün bu kaostan şanslı çıkan tek kişi Camoka'dır. Sabit Üzücü; bakana gönderdiği paranın Camoka'da kalması nedeniyle hayatını kaybetmiştir. İstihbarat teşkilatından Egemen Terzi ise hem bakanı ve mafyasını çökertmek, hem de kendi sistemini kurma peşindedir. Bütün bu karmaşık öykünün geçiş öğesi ise atlet Havva Adem'dir. Olaylardan haberi olmayan ancak farkında olmadan tam da göbeğinde bulunan 'Çimen'.
Kahramanların öykülerine geçişler, filmin en büyük özelliğidir. Örneğin bakan ve Camoka'nın yatta yaptıkları görüşmenin sonunda bakan makam aracına binerken, Havva koşarak yanlarından geçer. Kamera Havva'yı takip etmeye başlar. Film içerisinde bir çok kere Havva, öyküden öyküye geçiş öğesi olarak kullanılmıştır.
Filmde 5 öykü rastlantısal biçimde birbiriyle kesişmektedir. Bu kesişme giderek düğüm olmaktadır. Aynı Susurluk'taki kaza ile bir takım olayların ortaya çıkması ve tartışılmaya başlanması gibi. Bazı olaylar birbirlerine teğet hareket ederek karmaşık bir sistem oluşturmaktadır. Ancak araya giren bir engelin ya da düzen dışı bir şeyin (kazada kamyon ya da ebru sanatında sanatçının müdahalesi) kaos ortaya çıkardığını görmekteyiz.
Havva kış ortasında dışarıda, ebru yaparak bir şeylere muhalif olduğunu göstermektedir. Çünkü film içerisinde ebrunun, toz ve topraktan etkileneceği için dışarıda yapılamayacağını öğreniriz. Oysa Havva, yağmurda ya da karda, her hava koşulunda ebru yaparak sessiz bir isyan ortaya koymaktadır. Derviş Zaim; umudu ve başkaldırıyı, her şeye rağmen bazı şeylerin düzeltilebileceğini ebru sanatı üzerinden anlatmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder